Deşt-i Kıpçak’ta Türk Kültürü Sempozyumu


IНСТИТУТ СХОДОЗНАВСТВА IМ. А.Ю.КРИМСЬКОГО НАН УКРАЇНИ

АКАДЕМIЯ КУЛЬТУРНИХ СТУДІЙ, ТРАБЗОН

Міжнародний симпозіум

ТЮРКСЬКА КУЛЬТУРА НА ЗЕМЛЯХ ДЕШТ-І КИПЧАК

До 25-рiччя встановлення дипломатичних відносин

між Україною та Турецькою Республікою

UKRAYNA MİLLİ BİLİMLER AKADEMİSI A.KRIMSKI ŞARKIYAT ARAŞTIRMA ENSTITÜSÜ

KÜLTÜR BİLİMLERİ AKADEMİSİ, TRABZON

Türkiye – Ukrayna Arasındaki Diplomatik İlişkilerin 25. Yılı Anısına

Uluslararası

DEŞT-İ KIPÇAK’TATÜRK KÜLTÜRÜ

Sempozyumu

Anatolii MOMRYK, Kyiv

ВІД З’ЇЗДУ ПОНЕВОЛЕНИХ НАРОДІВ РОСІЇ (1917) ДО АНТИБІЛЬШОВИЦЬКОГО БЛОКУ НАРОДІВ (1943): СПРОБА ПЕРШИХ ПОЛІТИЧНИХ КОНТАКТІВ УКРАЇНСЬКОГО Й ТЮРКСЬКИХ НАРОДІВ

‘RUSYA’NIN SÖMÜRÜLMÜŞ HALKLARI KONGRESİ’ (1917)NDEN ‘HALKLARIN ANTİBOLŞEVİK BLOKU’ (1943)’NA: UKRAYNA VE TÜRK HALKLARININ İLK SİYASİ TEMASLARI

Ідеї українського національного Відродження мали місце в українській історії віддавна, разом з тим відбувалося розширення поглядів і на Схід (М. Драгоманов про федералізацію усієї Росії). На поч. 20 ст. з появою першого покоління тюркської інтелігенції ідея поділу імперії на рівноправні національно-територіальні частини знайшла прихильників серед поляків, українців, татар, азербайджанців і казахів (Дума -перший реальний контакт українських і тюркських інтелектуалів). 09.1917р. З’їзд поневолених народів Росії у постанові «Про федеративний устрій Російської держави» , «Про загальнодержавну та

крайові мови» надано рівноправного статусу національним мовам. Рада народів (Київ) на чолі з М.Грушевським та численними представниками тюркських народів в президії виступала за самовизначення всіх народів, налагоджувала відносини кримських татар з лідерами української революції Грушевським та Петлюрою, розглядалося питання формування збройних сил кримських татар. Членам закавказької делегації судилося стати очільниками національних рухів опору тюркських народів та уславити національні тюркські літератури. Подальші українсько-тюркські політичні контакти («Прометей», Комітет дружби народів Кавказу, Туркестану та України, Антибільшовицький блок народів) та повоєнні зв’язки третього покоління українських і тюркських інтелектуалів демонстрували тісну співпрацю та повну єдність політичних поглядів.

Iryna DRYGA

UKRAYNA’DA KONUŞULAN TÜRK DİLLERİNDE AKRABALIK TERİMLERİ

ТЕРМIНИ СПОРIДНЕНОСТI В ТЮРКСЬКИХ МОВАХ УКРАЇНИ (ПОЛЬОВI ЗАПИСИ)

Ukrayna coğrafyasında bulunan Türk dilleri karmaşık tarihi-etnolojik süreçlere maruz kalmıştır. Aza Urumlarının dilinin de dört ana ağzı ayni süreçlere katılmakla beraber farklı dil unsurlarının etkisine bağlı olan her köyün konuşma dilinde ilk başta leksik seviyesinde göze çarpan kendine has özellikler mevcuttur. Leksik reliktleri koruyan Urumcanın ağızları gerek dil araştırmacıları gerekse Kuzey Karadeniz halklarının etnik tarihine ilgi duyanlar için oldukça kıymetlidir.

Bildirmizin amacı, 2005-2007 tarihli alan araştırmalarımız esnasındaki tespitlerimize dayanarak dil malzemelerinden Urumca kan ve evlenme yoluyla akrabalık terimleri ayrıca apelatifleri araştırarak yerel farklılıkları, Kırımtatar, Karay, Krımçak, Oğuz Türk terimleriyle kıyaslanmasını gerçekleştirmek, otosemantik kullanımın mümkün olup olmadığını sorgulamak, çalışmaya etnodilbilimsel perspektifini sağlamaktır. Sovyet döneminde aile içindeki konuşmalar dışında Urumca sosyal işlevini yitirmeye yüz tuttuğundan dolayı stilistik sistemi tamamen gerilemiş, geleneksel kültür ile ilişkili kocaman leksik tabakaları kelime hazinesini kısıtlamış, aktif kullanımından çıkmıştır. Onlarca yıl süren dil sınırlamaları neticesinde Urum halkının kültürüne büyük darbe verilmiştir. Asıl leksik tabakasını oluşturan akrabalık terimlerinin ilmi kullanıma tekrar kazandırılması, büyük tehlike ile karşı karşıya olan Urumcaya daha yoğun ilgi uyandıracağına ümit ediyoruz.

BILGEHAN A. GÖKDAĞ, CÜNEYT ŞAHIN

UKRAYNA’DA TÜRKOLOJI VE OMELIAN PRITSAK

ТЮРКОЛОГІЯ В УКРАЇНI ТА ОМЕЛЯН ПРIЦАК

Prof. Dr. Bilgehan A. Gökdağ/Cüneyt Şahin

Ukrayna’da Türkoloji Ahatangel Krımski(1871-1945) tarafından kurulmuştur. 8 dil bilen Krımski Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında Moskova’dan Ukrayna’ya dönmüş, Milli Bilimler Akademisi başkanlığı ve Türkoloji bölüm başkanlığını üstlenmiştir. 1918 yılında Kiev’de kurulan Doğu Dilleri Enstitüsü 1925 yılında Ukrayna’nın doğu bilimleri merkezi  haline gelmiştir. 1926 yılından itibaren Kiev’de Arapça, Farsça ve Türkçe kursları açılmış ve “Doğu Dünyası” dergisi de yayımlanmaya başlanmıştır. 1930’da Ukrayna Doğu Bilimleri Derneği kapanmış, Doğu Dünyası Dergisi’nin, A.Krımskiy’nin ve öğrencilerinin eserlerinin yanı sıra A. Krimskiy’in “Türk Edebiyatı Tarihi” (4 cilt, Kiev, 1924-1927), “Türkler, Dilleri ve Edebiyatları” (1930)  adlı kitapları da yasaklanmıştır. Krımski’nin Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Hazarlar ve Bulgarların dili üzerine yayımlanmamış eserleri de bulunmaktadır. Stalin yönetimi Ukrayna’daki Doğu Bilimleri Merkezini kendi politikalarına karşı çalışmalar yapmakla suçlamış, Krımski ve öğrencileri çeşitli hapishane ve kamplarda cezalandırılmıştır. Krmski’nin öğrencilerinden olan Omeljan Pritsak II. Dünya savaşı yıllarında Almanlara esir düşerek çalışmalarını kendi ülkesinin dışında Almanya ve ABD’de sürdürmüştür. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ülkesine dönen Pritsak  ömrünün son yıllarında Ukrayna’da eserler vermiştir. 

Ukrayna’da Türkoloji bölümlerinin açılması Sovyetlerin dağılmasının ardından yeniden açılmıştır. Özellikle Kiev’de Taras Şevçenko Üniversitesi bünyesindeki bazı bölümlerde Türklük bilimi araştırmaları yapılmakta, ayrıca Türkçe kursları verilmektedir. Günümüzde bütün zorluklara rağmen Türkiye Türkçesi başta olmak üzere Türk dili ve edebiyatı alanında önemli işler gören bölümün T. Arnaut, K. Teleshun, İ. Driga gibi tanınmış hocaları bulunmaktadır. Ukrayna Cumhuriyeti’ne bağlı bir bölge iken Kırım’ın Simferepol gibi bazı şehirlerinde Türkoloji ile ilgili bazı bölümlerin aktif olarak çalıştığı da bilinmektedir.

Ukrayna Türkolojisinin dünya çapındaki en önemli ismi Omeljan Pritsak’tır.  1919 yılında Ukrayna’da doğan Pritsak eğitiminin bir kısmını Polonya’da almıştır. Genç yaşlarda Farsça, Latince, Arapça, Çince ve Türkçenin de aralarında olduğu çok sayıda dili öğrenmiş, Ukrayna tarihine ilgi duymuştur. II. Dünya savaşı sırasında Almanlara esir düşen Pritsak, R. Hartmann’ın dikkatini çekmiş, onun girişimleriyle esir kampının dışına alınarak doktora yapmasına imkan tanınmıştır. 1948 yılında Göttingen Üniversitesinde sunduğu doktora tezinin konusu Karahanlılar üzerinedir. Ünlü Türkolog A. Von Gabain ile bu yıllarda tanışır ve birlikte aynı üniversitede çalışırlar.  Almanya’da yayınlanan bazı dergi ve kitapların çıkarılmasına öncülük eder. 1959 yılında yayımlanan Philologia Turcia Fundamenta adlı Türkoloji alanının en önemli eserinde, tarihi ve çağdaş Türk dillerinin gramer özelliklerini anlatan çok sayıda makalesi yer alır.

1964 yılında ünlü dilbilimci Roman Jakobson’un da teşvikiyle ABD’de Harvard Üniversitesinde çalışmaya başlayan Pritsak daha sonraki yıllarda burada Ukrayna Çalışmaları Merkezini kurar. Ukrayna Çalışmaları dergisini yayımlamaya başlar. Pritsak’ın çalışmaları daha çok Türklerin tarihi ve dilleri üzerine yoğunlaşmıştır. Ayrıca Türk- Slav- Ukrayna ilişkileriyle, Ukrayna tarihi de diğer bir araştırma alanıdır. 1982’de yazdığı Rusların Kökeni hakkındaki yazısı oldukça yankı yapmıştır. Pritsak, Rusları Avrasyacıların düşüncesine paralel olarak Slav,Türk, Fin, Moğol karışımı olarak gösterir. Altay dillerinin akrabalığı tezini savunan Pritsak’ın onlarca kitabı, bir kısmı Türkiye Türkçesine de çevrilen 500’den fazla makalesi bulunmaktadır. Ölümünün ardından Türkiye’de onun anısına çıkarılan biri dergi, diğeri kitap iki armağan onu Türkiyeli araştırmacılara daha yakından tanıtmayı hedeflemiştir.  İskit, Hun, Köktürk, Karahanlı, Kıpçak gibi Türk tarihinin önemli dönemleri ve bu dönemlere ait dil malzemesini yorumlayan çok kıymetli çalışmalara imza atan Pritsak, çağdaş Türk dillerinin dilbilgisi özelliklerini ele aldığı makaleleriyle de dikkati çeker. Türk tarihi ve dili üzerine yapılacak yeni bir çalışma Pritsak’ın eserleri görülmeden yazılamaz.

Bildirimizde Ukrayna’da Türkolojinin dünü ve bugünü üzerinde durulacak, Omeljan Pritsak’ın daha çok Türkoloji araştırmaları değerlendirilecek, Türkiye-Ukrayna ilişkileri çerçevesinde Türkoloji ilminin stratejik önemi üzerinde durulacaktır.

Ali Bilge CANKOREL, İstanbul

TÜRKIYE – UKRAYNA DIPLOMATIK  İLIŞKILERININ 25. YIL DÖNÜMÜNDE İLGINÇ BIR DÖNEME BAKIŞ: 2001-2005

ПОГЛЯД НА ЦІКАВИЙ ПЕРIОД В УКРАЇНСЬКО-ТУРЕЦЬКИХ ДИПЛОМАТИЧНИХ ВIДНОСИНАХ З НАГОДИ 25-РIЧЧЯ: 2001-2005

Ukrayna’nın SSCB’den bağımsızlığını kazanmasını takiben Kiev’de ilk Büyükelçiliği 1992 yılında Türkiye Cumhuriyeti açmıştır. Esasen Sovyet ardılı yeni Cumhuriyetlerin hepsinde  bu böyle olmuş, T.C. bu ülkelere diplomatik elini uzatan ilk kardeş ülke sıfatını kazanmıştır. Bu sebeple benim Kiev’deki büyükelçiliğim sırasında resmi aracımın diplomatik plaka numarası 1 olmuştur (sanırım sonradan Ukrayna Hükümetince yeni bir düzenlemeye gidildi).

Ben Kiev’de 2001- 2005 yıllarında üçüncü Türkiye büyükelçisi olarak görev yaptım. Bu dönem, önceki büyükelçilerimizin yerleşme ve tanışma dönemlerini izleyen atılım yılları olmuştur. Dönem sonunda ikili ticaret hacmimiz dört misli artarak Ukrayna için üçüncü sıraya çıkmış, siyasi ve askeri ilişkilerimiz büyük yoğunluk kazanmış, ilişkilerimizin statüsü stratejik konuma yükseltilmiştir. Yine, THY seferleri 7-8 katına çıkmış, Türkiye Ukraynalılar için en popüler turistik destinasyon haline gelmiştir.

Bu hızlı gelişmenin arkasında ise yine o dönemde yaratılan önemli bir alt yapı vardır. Öncelikle kültürel ilişkilerimiz büyük bir hız kazanmış, karşılıklı öğrenci değişimi programları yoğunlaşmış, Ukrayna’da Türkçe eğitim bir çok üniversiteye hatta lise ve askeri okul  programlarına girmiş, ortak bilimsel konferanslar yanında araştırma ve özellikle arkeolojik çalışmalar öne çıkmıştır. Bu sonuçların alınmasında, o dönem oluşturulan kurumsal yapıların şüphesiz çok değerli katkısı olmuştur. Bu çerçevede oluşturulan kurumların önde gelenleri Türkiye-Ukrayna Kültür ve Tarih Çalışmaları Derneği ile, Türkiye-Ukrayna Ortak İşadamları Derneğidir. Diplomatik temsil alanında atılan önemli adımlar ise, Odesa Başkonsolosluğumuz ile Simferopol ve Dnipropetrovsk Fahri Konsolosluklarımızın kurulmasıdır. Deniz Kuvvetlerimiz Karadeniz’in güvenliğini Ukrayna’nın güvenliğiyle eş tutan bir çizgi izlemiş, Ukrayna’nın genç Deniz Kuvvetlerinin özellikle eğitim ve lojistik desteğini sağlamış, Karadeniz kıyıdaş devletleri arasında kurulan BLACKSEAFOR ve BLACKSEA HARMONY adlı projelere öncülük suretiyle bu denizin terör, diğer suçlar ve çevre ihlalleri karşısında güvenliğini temin ederek Karadeniz’in asırlar sonra gerçek anlamda bir “barış denizi”ne dönüşmesinde büyük katkıda bulunmuştur. Bu dönemde izlediğimiz Kırım politikamız, bu otonom Ukrayna yarımadasının Karadeniz güvenliği ve Kırım-Tatar toplumunun demokratik hakları açısından önemini bütün dünyanın gözleri önüne sermiştir. Buna Kırım’da gerçekleştirdiğimiz alt yapı çalışmaları ile, Simferopol Fahri Konsolosluğumuzun varlığı ve katkıları da dahildir. Sekiz yıllık bir çabadan sonra Sivastopol’da nihayet inşa ettirmeyi başardığımız 1854-56 Kırım Savaşı Osmanlı Şehitleri Anıtı ile de, bir nevi, tarihle barışmamız sağlanmış, benzer bir şehitlik projemiz 1. Dünya Savaşı Galiçya cephesinde Ukrayna’nın Rus tehdidi karşısında yardımına koşan Osmanlı askerinin verdiği on binin üzerindeki şehidimiz için de başlatılmıştır. Kırım’daki tüm projelerimizin Kiev Hükümetinin önemli desteğine karşılık Kırım Rus lobisinin direncine rağmen gerçekleştirilmiş bulunduğunu da kaydetmek gerekir. Zengin Türk-Tatar kültür ve tarih birikiminin yaşadığı Kırım’ın 2014 yılında bir emrivaki ile Rusya tarafından ilhakı ise Karadeniz’deki bütün bu barış çalışmalarına büyük darbe vuracak ve Türkiye Cumhuriyetince asla kabul edilmeyecektir.

Kiev Büyükelçililk dönemimde yaşanan en önemli siyasal gelişmelerden biri ise 2014-15 Turuncu Devrim hareketidir. Avrupa-Atlantik İttifakı içinde Türkiye’nin de büyük ilgiyle izlediği ve Türkiye Büyükelçisi olarak benim şahsen yakından ilgilendiğim bu demokrasi hareketi Ukrayna halkının zaferi ile sonuçlanmış ve Soğuk Savaş sonrası dünyası için bir ümit ışığı olarak parlamıştır. Maalesef sonraki yılların gelişmeleri bu pembe rüyaya karanlık gölgeler düşürecektir.

Kiev’de görev yaptığım bu kritik yıllar kanımca ilişkilerimizde bir kilit dönemi oluşturmuş, sonraki süreçte de ilişkilerimiz aynı ilkeler çerçevesinde sürdürülmüştür.

Tudora ARNAUT, Kyiv

РАЗВИТИЕ МЕЖКУЛЬТУРНОГО ДИАЛОГА В ПОЛИКУЛЬТУРНОЙ СРЕДЕ У ГАГАУЗОВ УКРАИНЫ

UKRAYNA GAGAUZLARININ ÇOK KÜLTÜREL ORTAMINDA KÜLTÜRLERARASI DİYALOGUN GELİŞTİRİLMESİ

Гагаузи, які живуть на території Одеської області, намагаються зберегти свої звичаї, історію та рідну мову. Вони вважають, що саме завдяки рідній мові можна вберегти народ він зникнення, з надією дивитися в майбутнє. Гагаузи України почали вивчати гагаузьку як предмет за вибором лише після 1991 року в с. Курчу (Виноградівка), з 1992-1993 року гагаузька мова увійшла в шкільну програму і її почали вивчати в інших гагаузьких школах. Проте виникли певні перешкоди, пов’язані з цим нововведенням. В доповіді розглядаються питання підготовки фахівців з мови, програм, навчальних матеріалів, захисту процесу освіти рідною мовою, налагодження та розвитку комунікації з сусідніми етносами. Прагнення вивести вивчення гагаузької мови на академічний  рівень призвело до відкриття у 2016 р. нової спеціальності «гагаузька мова та література» в КНУ імені Тараса Шевченка. Таким чином, гагаузи, які проживають в Одеській області, одночасно вивчають 4 мови, починаючи з першого класу (гагаузька, українська, російська, англійська чи німецька). Ще одним здобутком є впровадження занять гагаузькою мовою в дитячих садках області. Значно покращилася співпраця гагаузів України з представниками Туреччини. 

Svitlana BILIAEVA, Kyiv 

НОВI ВІДКРИТТЯ ПЕРIОДУ ЗОЛОТОЇ ОРДИ НА ПIВДНI УКРАЇНИ (2017 Р.)

UKRAYNA GÜNEYINDE ALTIN ORDU DÖNEMINE AIT YENI KAZILAR (2017)

(Doç. Dr. O.Fialko ile birlikte)

Південь України має особливе значення у розвитку Тюркського та Слов’янського світів у процесах державотворення. Суттєву роль за часів Золотої Орди відігравав фактор міжнародної торгівлі, у якій провідне місце посідала діяльність італійських колоній: Венеції та Генуї. Симбіоз унікального природного середовища та історико-культурних пам’яток віддзеркалює фортеця та містечко Тягин у Бериславському районі Херсонської області. Тягинська переправа – місце жвавої торгівлі Великого князівства Литовського і Руського із Золотою Ордою. У 2016-17рр. Південною Середньовічною експедицією Інституту Археології  НАНУ були здійснені археологічні дослідження  на двох ділянках середньовічного міста, яке мало характерні ознаки культурного середовища XIV-XVст. за часів Золотої Орди, Генуезької колонізації, часів Великого князівства Литовського та Руського, раннього етапу Кримського ханства. Знайдені типові ознаки міської культури: труби водогону, кераміка сграфіто, чисельні татарські монети із генуезькою контрамаркою чекану Кафи  кінця XIV-  першої половини XVст. Вперше на теренах Південної України знайдені артефакти литовського походження – хрестоподібні накладки з заліза та бронзи на шкіряні гаманці. Результати розкопок засвідчують історичні зв’язки цивілізацій тюркських народів : Золотої Орди, Кримського ханства та культури Литви і України.

Iryna YUZVİAK, Lviv

МИХАЙЛО ЧАКИР ТА ЙОГО ВНЕСОК У РОЗВИТОК РЕЛІГІЙНОЇ ТЕРМІНОЛОГІЇ ГАГАУЗЬКОЇ МОВИ

MİKHAİL ÇAKIR VE GAGAUZCANIN DİNİ TERMİNOLOJİSININ GELIŞTIRILMESINE KATKISI

Особистість Михайла Чакира, як і раніше, так і зараз продовжує притягувати увагу як і вітчизняних, так і зарубіжних дослідників науковців та своєю просвітительською діяльністю. М. М. Чакир вірив в силу духу гагаузького народу, який протягом декількох століть (XV-ХIX) зумів зберегти свою самобутність, релігію, мову та культуру. Внесок Михайла Чакира в історію становлення культури, релігії, мови гагаузького народу безмовно є надзвичайно важливим. В 1904 р. Михайло Чакир звернувся до Синоду за отриманням дозволу щодо випуску релігійної літератури гагаузькою мовою. Після отримання дозволу в 1907 році він випускає в перекладі на гагаузьку мову уривки з Старого Заповіту, Євангелію та Євангелію від Матвія. Після 1918 року, коли Бесарабія ввійшла до складу Румунського королівства, М. Чакир ініціював адаптацію гагаузької мови до латинської графіки. В 1934 році гагаузькою

мовою виходить книга М. Чакира “Історія бесарабських гагаузів”, а через 2 роки – його праця “Весільні звичаї гагаузів”. В цих працях Михайло Чакир виступає етнографом. В 1938 році у його редакції виходить гагаузько- румунський словник. Безперечним є той факт, що М. Чакир здійснив вагомий внесок у розвиток релігійної термінології гагаузької мови. Джерелом релігійних термінів, які гагаузи використовують як і у повсякденному житті, так і в літературній традиції є робота відомого гагаузького священика протоієрея Михаїла Чакира. Цей просвітитель гагаузького народу зробив спробу на початку ХХ століття створити літературну гагаузьку мову на основі діалектів гагаузів Бесарабії з головною метою перекладати та публікувати церковні книги та релігійну літературу. Більшість термінів, які ввів в літературну мову протоієрей М. Чакир, створив саме він, опираючись в першу чергу на словник діалектів, який на той час існував, а деякі терміни вчений запозичував з османської мови, через посередництво караманлійської духовної літератури. Прикладами таких термінів можуть бути такі: Allahıduuduran (Богородиця), Baalantı (Заповіт), Cümledӓnayoz ( Пресвята), Doorusultanat (Православ’я) тощо.

Iryna POKROVSKA, Kyiv

KIRIMTATARCADA DİNİ ÖGELİ DEYİMLER

СПЕЦИФІКА ФРАЗЕОЛОГІЗМІВ З РЕЛІГІЙНИМ КОМПОНЕНТОМ У КРИМСЬКОТАТАРСЬКІ МОВІ

Мова перебуває у процесі постійного розвитку, її номінативна система поповнюється новими метафоричними найменуваннями, зокрема – з переносними метафоричними значеннями. У науковій літературі зазначається, що переосмислені одиниці не змінюють свого вираження і стають основою для багатозначних слів, а також різних типів фразеологізмів.

Переосмислення основних значень слів властиве для лексики всіх стилів і жанрів, проте в релігійній лексиці народів, у яких міцним є взаємозв’язок релігії та суспільства, воно посідає особливе місце. Значний лексичний слід мусульманської релігії динамічно представлений у кримськотатарському та турецькому мовно-культурному просторі. Окремі слова та цілі вислови релігійного походження з Корану й хадисів (збірки обов’язків та правил поведінки правовірного мусульманина) були покладені в основу нових метафор, метонімій, перифраз, оксиморонів, евфемізмів.

Вторинні значення лексичних одиниць, утворених у результаті переосмислення первинних сакронімів у сучасній тюркській лінгвокультурі, мають дуже розгалужену систему.

Абстрагуючий характер символічних зв’язків, установлений між світом матеріальним і світом духовним, може й не усвідомлюватися носіями. Поява ж такого роду зв’язків, наслідком чого є утворення власних або запозичення іншомовних лексичних одиниць із сакронімами, свідчить про важливу роль цих понять у культурі та свідомості етносу, враховуючи той факт, що сучасні лінгвісти вже довели вирішальну роль культури та звичаїв у процесі утворення значної частини мовних знаків.

Nariye SEYDAMETOVA, Kırım

«CODEX CUMANICUS»TAKI BITKI ADLARI VE KIRIMTATARCA KARSILIKLARI

НАЗВИ РОСЛИН В «CODEX CUMANICUS» І ЇХ ВІДПОВІДНОСТІ В КРИМСЬКОТАТАРСЬКІЙ МОВІ

Куманский (половецкий) язык лег в основу кыпчакских языков ареала Северного Причерноморья – крымскотатарского, караимского, армяно-кыпчакского и урумского. Об этом можно говорить, опираясь на памятник куманского (половецкого языка 14 века «Codex Cumanicus». Близкое родство

этих языков находит отражение как в грамматическом строе, так и в лексическом составе. Названия растений представляют собой определенный пласт лексики крымскотатарского языка, отмеченный в древних и средневековых памятниках тюркской письменности, в частности, в «Codex Cumanicus». Растительный мир представлен общими для куманского и крымскотатарского языков названиями деревьев, кустарников, дикорастущих и культурных растений, цветов и сорняков. Некоторые из этих общих для куманского и крымскотатарского языка названий, общих по внешней оболочке, отличаются в обоих языка х по семантике; другие же названия расходятся между собою в стилистическом отношении, и ли же различаются распространенностью своего употребления: оно может быть общетерриториальным или ограниченным какой-нибудь определенной терри торией. Формы некоторых крымскотатарских слов наиболее приближаются к куманским соответствиям в диалектных вариантах. Выявление куманского пласта в названиях флоры и их сравнение с

названиями растений в крымскотатарском языке является важным для осмысления источников формирования крымскотатарского языка. Этимологическая характеристика названий растений свидетельствует о культурных и исторических связях народов с древнейших времен.

Перспективным и интересным представляется также комплексное исследование названий растений в сравнительном-историческом и ареальном аспектах.

Ключевые слова: крымскотатарский язык, куманский язык, «Codex Cumanicus», лексика, названия растений.

Ayşe ARNAUTOVA, Kyiv

KIRIMTATARCADA AMAÇ – SONUÇ BILDIREN YAN CÜMLECIKLI BIRLEŞIK CÜMLELERIN ÖZELLIKLERI

ОСОБЛИВОСТİ СКЛАДНОПİДРЯДНИХ РЕЧЕНЬ З ПİДРЯДНИМИ МЕТИ В КРИМСЬКОТАТАРСЬКİЙ МОВİ

В статье рассматривается структура и семантика сложноподчиненных предложений с придаточными цели. Исследуются средства связи и пунктуация, являющейся характерной особенностью для предложений данного вида. Проанализирован и систематизирован теоретический и практический материал с применением следующих методов: описательного, статистического, методики трансформационного внедрения, семантического анализа, методики контекстуального наблюдения. Нами выявлены и описаны некоторые семантические и структурные особенности сложноподчиненных предложений с придаточными цели.  А также удалось выявить средства связи, ранее не описанные в крымскотатарском синтаксисе.

Ключевые слова: синтаксис, сложное предложение, союзы, структура, пунктуация, семантика.

Abibulla SEYİT – CELİL

QIRIMTATAR MEDENİYETİNİÑ BUGÜNKİ ALI MESELESİNE DAİR

ЩОДО ПРОБЛЕМ СЬОГОДЕННЯ КРИМСЬКОТАТАРСЬКОЇ ЦИВІЛІЗАЦІЇ

XX asırda halqımız misilsiz bir felâketke – sürgünlik ve genotsidge oğrasa da, yarım asırlıq fedakâr küreşi neticesinde ekseriyeti öz yurtuna avdet oldı. Bu buyük yeñiştir ve aqlı olaraq biz bunıñnen ğururlana bilemiz. Lâkin Yurtumızğa qaytqan soñ, soñki 20–25 yıl içinde halqımız arasında beñzeşme (assimilâtsiya) ceryanı qorqunçlı bir seviyege köterildi. Belli ki, nesiller arasında bağ üzülgende halq coyulır, ve şu bağnı ğayrıdan tiklemekniñ imkânı olmay. Tarih ve bugünki şarait şunı köstere ki, qırımtatar halqı milliy özgünligini coymay, an’aneviy ömür tarzına nisbeten yañı tüsler ala. Medeniyetimizge ait hüsüsiyetler ne özbekleşmey, ne türkleşmey, şu halqlarnıñ yalıñız baylığı ve çeşitligi olaraq tanıla, ukrain devleti sıñırlarında da onen faal’ tanışuv esnası devam etmekte. Şunıñ içün maqsadımız – medeniyetimizni saqlap, onı ilk menbalardan malümat bermek, ‘çoqraq suvunı içtirmek’. Deşt-i Qıpçaqnıñ variyeti ekseriyeten qırımtatarlarda aks olunğan medeniyetiniñ daa da teren ve meraqlı tedqiqat, araştırmalar yapılacağına eminim.

Olena SOBOLEVA, Kyiv

PRİVAT İLE KAMU ARASINDA: 20.YY. SONU – 21.YY BAŞLARINDA KIRIMTATARLARIN AİLE İÇİNDE DİNİ  TÖRENLERİ

МІЖ ПРИВАТНИМ ТА ПУБЛІЧНІСТЮ: РЕЛІГІЙНІ СІМЕЙНІ ОБРЯДИ КРИМСЬКИХ ТАТАР В ХХ – НА ПОЧАТКУ ХХІ СТОЛІТТЯ

У цій доповіді пропонується до розгляду питання сучасного побутування традиційних форм відтворення релігійності кримських татар. Безпосереднім предметом вивчення я обрала таке окреме явище, як проведення колективних релігійних практик дуа.

В своїй доповіді я спробую простежити, яких форм набули ці практики в середовищі кримських татар в другій половині ХХ століття та яке значення вони отримують в сьогоденних умовах. В розгляді радянського періоду я послуговуюся терміном «доместикація» релігійності, наведеного у статті , та вважаю його близьким до тих процесів приватизації сакрального, що відбувалися в сфері релігійного життя кримських татар. В розумінні значення релігійності в   процесах зворотної міграції (репатріації), адаптації кримських татар на батьківщині та сьогоденних умовах конкуруючих ідентичностей та спротиву владі може бути використані напрацювання в області теорії соціальних рухів. Зокрема значення релігійності в процесах колективної дії було вже предметом вивчення в роботах вчених соціальних дисциплін. На прикладі с колективних молитов я спробую простежити як під дією політики примусової секуляризації сімейні релігійні обряди стають визначальними в сфері відтворення релігійності. А також спробую подивитися на те, як під тиском політичних обставин приватні внутріобщинні практики стають інструментом непокори та політичної маніфестації спротиву.

Olga MAVRINA, Kyiv

THE TURKMENS IN THE SOUTH

OF UKRAINE IN THE LATE 18th – THE MIDDLE OF THE 19th CENTURY

ТУРКМЕНИ НА ПІВДНІ УКРАЇНИ НАПРИКІНЦІ 18 – СЕР. 19 СТ.

Analyzed both published sources and unpublished archival materials containing information on Turkmens in the late 18th and mid-19th centuries, which lived on the territory of the Dneprovsky Uyezd of the Taurida Governorate (present-day Kherson region, south of Ukraine).

Some information about the Turkmen population in the south of Ukraine is contained in the “Cameral Description of the Crimea”. The register lists the names of 9 settlements, one of which is called «Turkmen» and has (1 mosque, 36 families – 79 male males).

The population living behind the Perekop line, the compilers of the register is called Tatars; while there is a presence among the Tatars of the clans they call “Kyrgyztsy” and their variety “Nogai Kyrgyztsy”.

It should be noted that in the late 18th and 19th centuries “Kirghiz” or “Kirghis”, in the Russian Empire in the scientific, ethnographic, statistical literature, were not actually the Kyrgyz, but Kazakhs, and often just people from the territories of Central Asia.

Archival materials prove that in the «Turkmen» settlement lived the Turkmen population, and not the so-called “Kyrgyz”.

According to the sources, Turkmen families settled in this territory in the period of the Crimean Khanate. They took part in the formation of the aristocracy and the serving nobility of the Crimean Khanate and later, the nobility of the Russian Empire. However, the question of the more precise time of appearance and quantity of the Turkmen population that has settled in the Taurida steppe remains unexplored.

The service to the Crimean khans is confirmed by letters containing certain privileges, such as the firman of Suirgab Bey that he and 40 families of Turkmens are exempt from duties. The Turkmens served in the Taurida National Divisions of the Cavalry (1784-1796). Moreover, Major Batyr agha Tamagul Krymtai, commander of the 3rd Battalion, was of Turkmen origin.

OLEH BUBENOK, KYIV

ETHNIC STRUCTURE OF THE SETTLED POPULATION OF THE POLOVCIAN STEPPE ЕТНІЧНИЙ СКЛАД ОСІЛОГО НАСЕЛЕННЯ ПОЛОВЕЦЬКОГО СТЕПУ

The “Polovcians” was the Old Rus’ian name of the Kypchaks and therefore the Polovcian Steppe was the western part of  Dashti-i Kypchak. In the second half of the 11th century AD the Polovcians replaced the Torks and Pechenegs in the South Rus’ian steppes. In spite of it the settled population continued to live here. The Iranophone Jases (Alans) were among them. In the beginning of 12th century AD the Jases contained a part of population of some Polovcian centers in the basin of Siverskiy Donets – Sharukan, Sugrov and Balin. According to the data of Old Rus’ian Chronicles, they adhered to the Eastern Orthodox creed.

In the second half of 12th – the beginning of 13th century AD the settled population of the North Black Sea region were known as the “Brodniks”. According to the data of Old Rus’ian Chronicles, the Brodniks inhabited the Don and Azov region. In spite of it, the European sources mentioned the Brodniks only in Dnister-Danube watersheds. However the Old Rus’ian Chronicles wrote about the “Berladniks”, “Galitskie vygontsy” in place of the Brodniks of Dnister-Danube watersheds. All of them were Christians. The origin of term “Brodniks” is of special interest. In Old Rus’ian language it meant “ferrymen” because the Brodniks lived on the rivers banks. 

Unfortunately, the origin of the Brodniks is unknown. Maybe, they were the mixed Iranian-Slavic settled population of the steppe. The data of archeological excavations confirm this hypothesis because in the steppe from Don to Danube the Christian cemeteries were spread. The newcomers from Rus’ and descendants of Saltov population were buried there. The descendants of conquered Turkophone Torks and Pechenegs were there as well. Undoubtedly, they were included into social-economical structure of Polovcian society as farming, stock-breading and trading population. Thus, in the social system of political unions of Polovcians the Alans-Jases and then Brodniks took the next stratum after the conquestors-Polovcians.

Yaroslav PYLYPÇUK

DOBRUCA ORDUSU ILE ILGILI TARTIŞMALI MESELELER

ДОБРУДЖАНСЬКА ОРДА: ДИСКУСІЙНІ ПИТАННЯ

Дана стаття присвячена історії тюркського кочового населення Добруджі.

Добруджанськими татарами називали тюркське кочове населення різного походження –

туркменів-юрюків, татар, ногайців. Переселення значних масс кочового населення у

Добруджі відбувалось з XVI-XIX ст. Це відбувалось або з волі кримських ханів та

османських султанів або внаслідок несприятливих обставин вимусивших мігрувати кримців

(російська анексія Криму) та ногайців (калмицька експансія) залишивши свою батьківщину.

Термін Добруджанська Орда виключно європейського походження (у литовських,

польських, угорських джерелах). Реально Добруджанська Орда ніколи не існувала, а ця

територія була частиною Силістрійсько-Очаківського еялету. У XIII-XV ст. у Добруджі

існував незначний татарський анклав.

Ключові слова: Добруджанська Орда, татари, ногайці, юрюки, Добруджа,

Очаківсько-Сілістрійський еялет.

Oles KULCHYNSKY

‘ДАШКОМ ОСМОТРЕЛ’: OSMANLI HİMAYESİ ALTINA GİREN İLK KOZAK ÖNDERİ BAYDA VIŞNEVETSKY

«ДАШКОМ ОСМОТРЄЛ»: ПЕРШИЙ КОЗАЦЬКИЙ ВАТАЖОК ПІД ОСМАНСЬКИМ ПРОТЕКТОРАТОМ: БАЙДА ВИШНЕВЕЦЬКИЙ

Досі однією з нез’ясованих сторінок турецько-українських взаємин залишається перебування князя Дмитра Вишневецького в Османській Державі 1553 р. Cвідчення про перебування Байди у Державі Осман передовсім належать перові польського короля Сигізмунда Августа.  Однак їхній ключовий вислів – не потрапив у наукові тлумачення. Сигізмунд Август повідомляє, що султан не лише взяв Байду на службу, але і – «дашком осмотрел». Ув османських листах козацьким гетьманам XVII століття, як і наративах, пов’язаних із їхнім підданством султанові, незмінно фігурують кілько термінів: «ubudiyyet» (холопство), «hizmet» (служба) та «himaye» (протекція, покров). Два останні терміни і вжито у листі короля до кримського хана. Іншими словами той стверджує: султан Байду «въ службу принялъбылъ» і «взяв під покров», цебто «дашъкомосмотрелъ». Таке розуміння тотожне османському «himayesialtınaaldı». Надалі зведення польських та османських джерел  («мюггімедефтері» 1558-1560 років) до діяльности Байди не зоставляє сумнівів щодо його підданства «Високому Порогові». 

Ключові слова:Байда Вишневецький, Османи, османська протекція, himaye, Сигізмунд Август, козаки, Запорізька Січ.

Kemal ÜÇÜNCÜ, Trabzon

TÜRKOLOJI ARAŞTIRMALARINDA TEORI VE YÖNTEM SORUNU

ПРОБЛЕМА ТЕОРІЇ Й МЕТОДУ В ТЮРКОЛОГІЧНИХ ДОСЛIДЖЕННЯХ

IНСТИТУТ СХОДОЗНАВСТВА IМ. А.Ю.КРИМСЬКОГО НАН УКРАЇНИ

АКАДЕМIЯ КУЛЬТУРНИХ СТУДІЙ, ТРАБЗОН

Türkoloji Araştırmalarında Teori ve Yöntem Sorunu – Prof. Dr. Kemal Üçüncü

Türkoloji [= Türklük bilgisi] kültür bilimleri kadrosuna giren bilimsel biri disiplindir. Diğer bütün kültürel olgular gibi Türklük bilgisini araştırma konusu olan konular dille inşa edilmiş , tarihselliği, ait olduğu kültürel bağlamda  işlevi  olan, değer yüklü nesnelerdir.

Yaşanılan coğrafyanın imkanları, üretim biçimi, kültürel kodlar çeşitli seviyelerde birbirini etkileyerek kültür dediğimiz “insanın doğaya bilinçli müdahaleleri sonucu” oluşan ürünlerin oluşum ve gelişim şartlarını etkiler. İster maddi olsun ister manevi olsun bütün kültürel üretimler temel olarak insanın düşünce faaliyetinin bir sonucudur. Düşünce, esas itibarıyla dilsel bir etkinliktir. İnsanın soru cevap şeklinde kendisi ile kurduğu bir iç diyalog neticesinde ortaya çıkar. Dışavurum aracına göre isim kazanır. Düşünce ve duygular nota ile dışa vurulursa müzik, plastik sanatların araçları ile ifade edilirse sanat formalarının isimlerini, estetik, edebi söze dökülürse edebi üretim biçimini veya mimari araçlar, endüstriyel ürünleri vb kalıpların ismini alır.

Bu anlamda düşünce dilin imkanları ve zihniyeti ile şekillenir. Kültürel ürünler dilsel olmaları itibarıyla aynı zamanda tarihseldirler. Yani değişkendirler. Kültürün dünyası dilsel ve tarihsel bir dünya olması itibarıyla baştan aşağı değer ve anlam yüküdür. Kültürel ürünlerin her birinin ait olduğu kültürde bir işlevi vardır. Kültürel olgu işlevini kaybettiğinde ortadan kalkar. Yerine yeni duruma ait yeni bir ürün gelir. Ya da kendini yeni duruma uyarlayarak devam eder.

Mehmet EROL, GAZIANTEP

BIR SÖZLÜ TARIH METNI OLARAK KISSA-I ZELZELE VE KONUSUNUN ANADOLU’YA YANSIMASI

ТЕКСТ УСНОЇ ІСТОРІЇ КИССА-I ЗЕЛЬЗЕЛЄ ТА ВIДБИТТЯ ТЕМАТИКИ В АНАТОЛIЇ

Doç. Dr. Mehmet Erol, Gaziantep Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Böl.

Günümüz tarihçilik anlayışında edebi metinler ve sözlü kültür ürünlerinden yararlanma giderek artan bir olgudur. Yazılı yahut sözlü kültür ortamında yaratılmış bir olay veya durumu anlatan metinler, belge dayalı tarih yazıcılığına katkı sunan bir alan haline gelmiştir. Sözlü kültür ortamı ürünlerinden destan, hikâye, efsane, menkıbe, türkü gibi türler sıradan bireylerin yanında özellikle toplumların sosyal tarihini gün yüzüne çıkarmada etkilidir.

Kıssa-i Zelzele 1911’de Türkistan’da meydana gelen depremi anlatan bir manzumedir. Destan türüne dahil edilebilecek bu eser aynı yıl Arap harfli olarak Kazan’da basılmıştır. Söz konusu deprem Anadolu’da Türkistan depremi olarak kayıtlara geçmiş ve konuyla ilgili şiirler yayınlanmıştır.

Bildiride Kıssa-i Zelzele adlı eser ile Sırat-ı Müstakim mecmuasında yer alan şiirler üzerinden sözlü tarih okuması yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Sözlü tarih, Kıssa-i Zelzele, Sırat-ı Müstakim, Destan

Sedat BAHADIR

KÖROĞLU’NUN ARTVIN İLINE BAĞLI ŞAVŞAT RIVAYETI VE ARDANUÇ YANSIMALARI

ОПОВIДКА ПРО ШАВШАТ З ЕПОСУ КЬОРОГЛУ ТА ЇЇ ВІДДЗЕРКАЛЕННЯ В АРДАНУЧI

Sedat BAHADIR

Türk Edebiyatında önemli bir yer alan sözlü ürünlerimizden biri de nesilden nesile aktarılan destanlardır. Bu destanlar içerisinde kendisine geniş bir coğrafya içinde yer bulan Köroğlu destanıdır. Bu destanın Anadolu ve Asya sahasında birçok rivayeti bulunmaktadır. Böylesine geniş bir coğrafyaya dağılmasının sebeplerinden biri de Köroğlu’nun, halkın içinden çıkıp hak arama mücadelesine girmesidir, diyebiliriz.

Artvin ilçelerinden Şavşat’ta Köroğlu’na ait hikâyeler günümüzde yaşlı kaynak kişilerin hafızasında yaşamakta ve gittikleri yerlerde kültürümüzün tekrar yeşermesine vesile olmaktadır. Ardanuç ilçesinde de Köroğlu’na ait birkaç motif bulunmaktadır. Bu motifler Mustafa Adil Özder tarafından derlenmiştir. Derlenmiş olan bu Şavşat rivayetinde Türklere ait olan inanç sistemi, ahlaki değerler, kahramanlık duygusu ve değer yargıları ile birlikte birçok sosyo-kültürel özelliğin yaşadığını görmekteyiz. Bu özellikler, çeşitli motifler ışığında incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Köroğlu, Artvin, Şavşat, Ardanuç, Destan, Kahramanlık

Hikmet YAZICI, Trabzon

BIREYSELLEŞME VE BÜTÜNLEŞME BAĞLAMINDA EVLILIK

ШЛЮБ ЯК УОСIБНЕННЯ ІНДИВІДУАЛІЗАЦІЇ ТА ОБ’ЄДНАННЯ

Prof. Dr. Hikmet Yazıcı, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, Türkiye

Önemli ölçüde kültürel yapı tarafından belirlenen toplumsal cinsiyet rolleri, evliliğe bakış ve evlilik ilişkilerinin niteliği üzerine önemli bir etkiye sahiptir. Kültürel, dini ve psikolojik bir bağlam içinde değerlendirildiğinde, cinsiyet rollerine ve evliliğe atfedilen değerin, zamanın ruhuna bağlı olarak değiştiği ve farklı formlarda ortaya çıktığı söylenebilir. Bu tartışmalar daha basit bir ifadeyle evlilikte bireyselleşme ve bütünleşme kavramlarıyla ifade edilebilir. Evlilik; sevgi, eşitlik ve özgürlük temelinde düşünüldüğünde, buradan bireyselleşmeyi amaç edinen bir tercih sonucu çıkarabilir. Ancak taraflardan birinin boyun eğmesi, itaat etmesi ya da ait olması söz konusu olursa, o zaman bütünleşmeden bahsedilebilir. Bu çalışma evliliği bireyselleşme ya da bütünleşme olarak görme eğilimlerinin kültürel ve psikolojik temellerinin tartışılması ve bu kapsamda Türk toplumundaki evlilik anlayışının irdelenmesi amaçlanmaktadır.

ÇIZGI DIZILERDE GELENEKSEL MÜZIK KULLANIMINA UYGULAMALI HALKBILIMI PENCERESINDEN BIR BAKIŞ

ФОЛЬКЛОРИСТИЧНИЙ ПОГЛЯД НА ВИКОРИСТАННЯ ТРАДИЦІЙНОЇ МУЗИКИ У МУЛЬТСЕРIАЛАХ

Süleyman Fidan, Gaziantep Üniversitesi, Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı, Müzikoloji Bölümü, Dr.

Televizyon, yayın hayatına başladığı ilk dönemden itibaren, radyo yayıncılığının deneyiminden de yararlanarak her seviyeye uygun ve farklı işlevleri bulunan programları izleyicilere sunmaktadır. Bu program formatlarından biri de eğlence, eğitim ve kültürel aktarım işlevleriyle çocuklara yönelik yayınlanan çizgi filmlerdir. Çizgi dizi ve animasyonların aslî unsurları metin, görsellik ve sesten oluşmaktadır. Ses öğesinin yerleştirilmesinde ise yoğunluklu olarak müzik kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra bazı çizgi filmlerinde müzikle birlikte diyaloga da yer verilmektedir. İzleyici grubunun dikkatini çekmek, mesajları vurgulamak, duyguları tamamlamak, görsellerinin algılanmasını kolaylaştırmak, sürükleyiciliği sağlamak, filmle müzik birlikteliğini gerçekleştirebilmek gibi birçok işlevi yerine getirmek için çizgi dizilerde müzik kullanılmaktadır. Çizgi dizilerde kullanılan müzik, ana tema müziği, fon, jenerik ve efektler gibi farklı tarzlarda değerlendirilmektedir. Çocuklara yönelik tematik kanalların açılmasıyla ve yeni teknolojik imkânlarla yerli yapım animasyonlar artmış; geleneksel müzik söz, ezgi, çalgı, bağlam gibi unsurlarla bu yapımların içine yerleştirilmiştir. Bu uygulamalarla kültürel aktarım, geleneksel kahramanların güncele taşınması, ardıl ürünlerle yeni kültürel ekonomik alanlar oluşturması sağlanmaktadır.

Bu çalışmada, son dönemde Türk televizyonlarında yayınlanan çizgi filmler gözlem ve içerik çözümleme teknikleriyle incelenmiş ve tespit edilen çizgi filmler, geleneksel müzik kullanımı bağlamında değerlendirilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Türkü, halk müziği, animasyon, Pepee, kültürel aktarım.

+++

Felsefe- Düzen- Demokrasi

Yrd. Doç. Dr. Caner Çiçekdağ. Artvin Çoruh Üniversitesi

Demokrasi, hukuk düzeni, yurttaşlık bilinci, hoşgörü ve felsefe kavramları arasındaki bağ oldukça yoğunlukludur. Hoşgörü ile hukuk düzeni ilk bakışta karşıt kavramlar gibi görünse de tarih bize bunun aslında tam tersi olduğunu göstermektedir. Birlikte yasama pratiğini mümkün kılan şey, bu iki kok kavramdır. Dolayısıyla felsefe ve demokrasi bir yandan hoşgörüyü telkin ederken öte yandan da hukuk aracılığıyla hoşgörümün sınırlarını belirlemektedir. Bu çalışmada toplumsal yasamın olanağını açığa çıkarak temel iki kavramın bağlantıları değerlendirilecektir.

Anahtar kelimeler: Demokrasi, Düzen, Felsefe, Hoşgörü, Hukuk.

Sertan ALIBEKIROĞLU

TÜRKIYE TÜRKÇESINDE YARI YARDIMCI FIILLER

ДОПОМIЖНI ДIЄСЛОВА ТУРЕЦЬКОЇ МОВИ

Yrd. Doç. Dr. Sertan Alibekiroğlu

Türkçede fiiller, bir iş, oluş, kılış ve durum bildirmek, kısacası hareketlerin adlarını karşılamak için kullanılan sözcüklerdir. Genel olarak hareketlerin adlarını karşılamakla birlikte kimi fiiller isim cümleleri, birleşik çekimler ya da birleşik fiil yapılarında yardımcı fiil olarak kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinde isim cümleleri ve birleşik çekimlerde i- cevher fiilinin; fiil + zarf-fiil + tasvir fiili şeklindeki birleşik fiil yapılarında -(A)bil-, -(I)ver-, -(A)yaz-, -(A)kal- vb. fiillerin; isim + yardımcı fiil kuruluşundaki birleşik fiil yapılarında ise ol-, et-, eyle-, kıl- vb. fiillerin kullanıldığı görülmektedir.  İsim + yardımcı fiil şeklindeki birleşik fiillerin kuruluşunda kullanılan ol-, et-, eyle-, kıl- fiillerinin sözlük anlamları asıl fiillerde olduğu gibi açık değildir. Birleşik fiil kuruluşunda da birer yapım eki gibi görev görürler bu nedenle de (asıl) yardımcı fiiller olarak adlandırılırlar. Asıl yardımcı fiillerin yanı sıra sözlük anlamları açık olan kimi fiillerin de, Türkiye Türkçesinde, isim + fiil kuruluşundaki birleşik fiil yapılarında kullanıldığı görülmektedir. Genel bir kabul görmemekle birlikte kimi Türk Dili çalışmalarında bu fiillere yer verilmiş ve bunların, asıl yardımcı fiillerden farklı oldukları belirtilmek için, yarı yardımcı fiil olarak adlandırılmışlardır.  Bu çalışmada isim + yardımcı fiil şeklindeki birleşik fiil kuruluşlarında yardımcı fiil olarak görev alan kimi asıl fiiller (yarı yardımcı fiiller) üzerinde durulmuştur.

Anahtar sözcükler: fiil, birleşik fiil, yardımcı fiil, yarı yardımcı fiil

MEVLANA’DAN BİREYİ MERKEZ ALAN DANIŞMA YAKLAŞIMINA İZ DÜŞÜMLER

Mustafa ŞAHİN*

Özet

Mevlana, Türk kültür ve edebiyatının en önemli tasavvuf eri ve düşünürlerinden biridir. Mevlana, Türk toplumunun Anadolu’da tutunmasını sağlayan ve geleceğine ışık tutan bir fikir mimarıdır. Eşsiz hoşgörüsü ve insan sevgisiyle tüm dünyayı kucaklayarak insanlığın umutsuzluklarına gerçek çözümler üretmiştir. Bu çalışmada, Mevlana’nın şiir dünyasındaki duygu, düşünce ve yaşama bakış açısıyla hümanistik psikolojik danışmanın bireye bakış açısı ve temel ilkeleri (koşulsuz kabul, empati, içtenlik, saygı, sevgi ve hoşgörü) karşılaştırılarak aralarındaki örtüşme ele alınmıştır. Sonuç olarak Mevlana’nın sevgi, hoşgörü gibi değerlerinin ve insan özüne ilişkin olumlu algılarının koruyucu ruh sağlığı işlevini üstlenerek bireye ve bireyler arası ilişkilere önemli katkılar sağladığı söylenebilir. Bu bağlamda, Türk hümanisti Mevlana’nın gerek felsefi açıdan düşünce içeriği gerekse şiirlerindeki duygu boyutu psikolojik danışma alanındaki uygulayıcılar aracılığı ile danışma ortamına taşınması, psikolojik danışma hizmetlerine ve psikolojik yardım sürecine farklı bir boyut kazandıracağı değerlendirilmektedir. Ayrıca Mevlana’nın farklı bir açıdan incelenmesi ve insanın doğasına ilişkin asırlar önce getirdiği açıklama zenginliği bu çalışmada ele alınmıştır.   

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE GENÇLİK VE SPOR KAVRAMI

Akın ÇELİK,   Pınar Karacan DOĞAN,   Azmi YETİM

İnsan hayatı, doğumdan ölüme kadar birbirinden farklı evrelerden oluşur. Bunlar bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılıktır. Bu evreler, birbirinin etkisi altındadır. Bir önceki evre bir sonrakini etkiler ve birbirinden çok kesin sınırlarla ayrılmayacak şekilde süreklilik gösterir. Bu çağların birbirinden diğerine geçiş süreci, sadece kişinin biyolojik durumu ile ilgili değil aynı zamanda psikolojik gelişimiyle de kapsamlı olarak ilişkilidir. İnsanların hayatlarını sağlıklı olarak sürdürmeleri, fizik ve ruhi gelişmelerini sağlamalarında sporun yeri büyüktür. Ayrıca, insanların gerek kendi toplumunda gerekse diğer toplumlarda ilişkilerini dostluk içinde devam ettirmelerinde spor uygun bir araçtır. Sportif yönden başarıyı yakalamış ve gelişmiş ülkelerde ise; spor gerek bireysel gerekse kulüpler düzeyinde planlı ve günlük zaman diliminde olması gereken payı almaktadır. Ülke genelinde yapılan yetenek taramaları sayesinde çocukların hangi spor dalına yatkın oldukları tespit edilerek ona göre yönlendirilmeleri yapılmaktadır. Ayrıca ilkokul çağındaki çocukların gerek oyunla eğitim gerekse spor branş ders saatleri bizim ülkemizdeki ders saatlerinden oldukça fazladır. Başarının sırrı gelişmiş modern tesisler ve bu tesislerde görevli alanlarında uzman olmuş antrenörlerin ülke genelinde sporu yaygınlaştırıp elit sporcular keşfedip bu sporcuları yetiştirme düşüncesi olmaktadır.